Türk Anonim Şirketler Hukukunda Sosyal Sorumluluğu İlgilendiren Düzenlemeler

Dr. Öğr. Üyesi (ÜAK Doç.) Işık Özer*

Giriş

Dünyada anonim şirketlerin sosyal sorumlu şekilde davranmaları gerektiği yönündeki eğilim giderek güçlenmektedir. Son yirmi yıl içinde pek çok ülkede sosyal sorumluluk önemli bir şirket stratejisi haline getirilmiş; sosyal sorumluluk konusunda yasal düzenlemeler yapılmış; sosyal sorumlu yatırım fonları kurulmuş; sürdürülebilirlik faaliyetleri raporlanmaya ve sosyal sorumluluk endeksleri oluşturulmaya başlanmıştır. Çünkü anonim şirketlerin sosyal sorumlu şekilde davranmalarının, insan haklarının korunması; sağlık, eğitim ve kültürel alanlarda yatırım yapılması; kadın ve çocuk iş gücünün sömürülmesine engel olunması; sürdürülebilirliğe katkı sağlanması ve çevrenin korunması gibi önemli faydalar sağladığı kabul edilmektedir.

Türk hukukunda ise sosyal sorumlulukla ilgili bu kadar hızlı bir yol alındığını söylemek mümkün değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununda (TTK), anonim şirket yönetim kurulu üyeleri ve yöneticilerinin esas sorumluluğunun pay sahiplerine karşı ve şirket kârını artırmak olduğu benimsenmiştir. Ancak kanun koyucu anonim şirketleri hiçbir zaman toplumdan bağımsız düşünmemiş; faaliyetlerinin toplum üzerindeki etkilerini de göz ardı etmemiştir. Zira hem TTK’da hem 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu (SPKn) ve buna dayanılarak çıkarılan ikincil mevzuatta pay sahipleri yanında diğer menfaat sahiplerinin haklarının korunmasına ilişkin hükümler bulunmaktadır. Ayrıca Borsa İstanbul AŞ (BİST) ve Sermaye Piyasası Kurulu (SPKr) tarafından yapılan yeni tarihli değişikliklerle özellikle sürdürülebilirlik raporlamasıyla ilgili de stratejik adımlar atılmıştır.

Burada sosyal sorumlulukla ilgili yabancı hukuktaki eğilimi göstermek amacıyla belli başlı düzenlemelerden örnekler verilmiş ve Türk anonim şirketler hukukundaki hükümlere ve yaşanan son gelişmelere kısaca değinilmiştir.

Sosyal Sorumluluk Kavramı ve Bağlayıcı Kurallara Geçiş

1930’lu yıllardan beri tartışılmaya ve sınırları çizilmeye çalışılan “kurumsal sosyal sorumluluk” kavramı için genel kabul gören bir tanım verilebilmiş değildir. Ancak 2000’lerden itibaren sosyal sorumluluğa ilişkin esas olarak iki davranış standardı benimsenmeye başlamıştır. Birincisi, sosyal sorumlu bir şirket, hiçbir menfaat sahibine zarar vermemelidir. İkinci olarak sosyal sorumlu bir şirket, bilerek ya da bilmeyerek zarara sebep olursa bunu fark eder etmez tazmin etmelidir. Zararın tazmini, gönüllü olarak yapılmak zorunda değildir; toplumsal baskı ya da bir mahkeme kararına da dayanabilir. Böylece şirketin sadece pay sahiplerine değil; şirket faaliyetlerinden etkilenen tüm menfaat sahiplerine karşı sorumlu olması gerektiği kabul edilmiştir. Daha açık bir anlatımla, sosyal sorumluluk, yönetimin, şirket faaliyetlerinin çalışanlar, alacaklılar, müşteriler ve hatta kamu gibi diğer bütün menfaat sahipleri üzerindeki etkilerinin sorumluluğunu alması ve toplumun çıkarlarını gözeterek çalışması prensibine dayanır. İlgili yasa ve düzenlemelere uyumun da ötesinde şirket ile ilgili tüm menfaat sahiplerinin hak ve çıkarları korunmalıdır.

Kavram, ortaya çıktığı ilk yıllarda piyasanın kendi dinamikleri içinde ve şirketler açısından bir itibar aracı olarak gelişmiş; uzun süre hukuki bir düzenlenmeye kavuşturulmamıştır. Ancak amaçları kâr elde etmek olan anonim şirketlerin sosyal problemlere çözüm üretmek konusunda isteksiz davranabileceklerinden duyulan endişe son yıllarda sıkça dile getirilmeye başlanmış ve başta sivil toplum kuruluşları olmak üzere, sosyal sorumluluğu destekleyen aktörlerin hükümetler üzerindeki baskısı artmıştır. Bu baskının bir sonucu olarak günümüzde sosyal sorumluluğa uymanın hukuken zorunlu hale getirilmesi gerektiği yönündeki görüşün ağırlık kazandığı söylenebilir. Yabancı hukukta şirketleri sadece sosyal sorumlu şekilde davranmaya teşvik eden ve bağlayıcı olmayan kurallar (soft law) yanında uyulmaması halinde yaptırım öngörülen emredici hükümler de kabul edilmekte; hatta konuyla ilgili bağlayıcı düzenleme yapan ülke sayısı giderek artmaktadır.

Başta şirketlerin sosyal sorumluluk faaliyetlerinin kamuya açıklanmasının zorunlu tutulması şeklinde ortaya çıkan bu yaklaşım, zamanla yerini doğrudan veya  dolaylı olarak sosyal sorumluluğu konu alan ve anonim şirketleri sosyal sorumlu şekilde davranmaya yasal olarak zorlayan hükümlere bırakmıştır. Bunlar arasında Birleşik Krallık, Fransa, Çin, Endonezya, Güney Afrika ve Avustralya sayılabilir. Düzenleme yapılırken ya şirket yöneticilerinin kararlarında pay sahipleri yanında şirket çalışanları, tedarikçiler, müşteriler vb. menfaat sahiplerinin hak ve çıkarlarını da göz önünde bulundurması yasal bir zorunluluk haline getirilmiş ya da şirketin, faaliyetlerinin sosyal ve çevresel sonuçları dikkate alınarak yönetilmesi gerektiği yönünde daha genel ifadelere yer verilmiştir. İlk kez Morityus Cumhuriyetinde ve daha sonra sırasıyla Hindistan, Nepal ve Nijerya’da ise içerikleri birbirinden farklılıklar göstermekle birlikte, anonim şirketlerin net dönem kârlarının belirli bir yüzdesinin okul inşa etme, yoksullara barınak sağlama, engellilere yardım yapma ve çevreyi koruma gibi sosyal sorumluluk programlarına ayrılması zorunluluğuna ilişkin düzenlemelere gidilmiştir. Örneğin, yine Hindistan’da ve Güney Afrika’da ise anonim şirketleri sosyal sorumlu şekilde davranmaya zorlamak için başvurulan diğer bir yol, şirketin yönetim organizasyonu içinde bir kurumsal sosyal sorumluluk komitesi kurulmasının mecburi tutulmuş olmasıdır.

Türk hukukunda ise anonim şirketlerin sosyal sorumluluğuyla ilgili örneklerine değindiğimiz bu ülkelerde olduğu kadar hızlı bir yol alındığını söylemek mümkün değildir.

Türk Hukukunda Sosyal Sorumluluk

     A. Sosyal Sorumluluğu İlgilendiren Düzenlemeler

Türk hukukunda ne TTK’da ne SPKn’da anonim şirketlerin sosyal sorumluluğa uygun davranmaları zorunlu tutulmuştur. Aksine, TTK m. 331/1’de anonim şirketin kanunen yasaklanmamış her türlü ekonomik amaç ve konu için kurulmasının mümkün olduğu açıklanmıştır. Pay sahiplerinin haklarının ve özellikle kâr payı hakkının korunmasına yönelik hükümler de dikkate alındığında TTK’da esasen pay sahipleri değerinin maksimize edilmesi (shareholder value maximization) yaklaşımının benimsendiği söylenebilir. Ancak Kanunun pek çok maddesinde pay sahipleri yanında alacaklılar (TTK m. 334/3; m. 353/1; m. 367/1, m. 376/3, m. 395/2, m. 473/2, m. 474, m. 513, m. 541; m. 553/1 ve m. 554 vb.) ve çalışanlar (TTK m. 461/2; m. 463 vd.; m. 522; m. 523 vb.) gibi farklı çıkar gruplarının ve kamu menfaatlerinin (TTK m. 210/3; m. 353) dikkate alındığı da görülmektedir.

Benzer bir sonuç SPKn açısından da söylenebilir. SPKn’nın esas hedefi olan yatırımcıların hak ve menfaatlerinin korunması amacı (m. 1/1) çok geniş bir kitleyi kapsar. Mevcut yatırımcılar sadece pay sahiplerinden ibaret değildir. Pay dışında diğer sermaye piyasası araçlarına yatırım yapan gerçek ve tüzel kişiler ve hatta ihraççının ihraç ettiği herhangi bir sermaye piyasasına yatırım yapabilecek herkes menfaat çevresi içine dâhildir. Dolayısıyla potansiyel yatırımcılar da SPKn’nın sağladığı korumadan yararlanırlar. Bu kapsamda, kamunun aydınlatılmasından başlayan (SPKn m. 14; m. 15) ve hukuki sorumluluğa kadar uzanan çok geniş kapsamlı bir koruma sistemi bulunmaktadır. Kanunda yatırımcılar dışında ayrıca şirket alacaklıları (SPKn m. 20/2; m. 21 vb.) ve müşterilerin (SPKn m. 42/2; m. 55/6; m. 86/5 vb.) haklarının korunmasını konu alan hükümler de vardır. Hatta sosyal sorumluluk açısından önemli bir yere sahip olan bağışlama şartları halka açık anonim şirketler için özel olarak belirlenmiştir (SPKn m. 19/5).

Sayılan tüm bu maddeler, menfaat sahiplerinin ve kamunun hak ve çıkarlarının korunmaya çalışıldığını ortaya koymaktadır.

Konumuzu doğrudan ilgilendirdiği için anılması gereken en önemli düzenlemeler ise SPKr tarafından yayımlanan II-17.1 sayılı “Kurumsal Yönetim Tebliği”nde yer almıştır. II-17.1 sayılı Tebliğin ekinde yer alan kurumsal yönetim ilkelerinin üçüncü bölümü “menfaat sahipleri”ne ayrılmış ve pay sahipleri yanında şirketle ilgili diğer menfaat sahiplerinin çıkarlarının da dikkate alınması ve korunmasına ilişkin ayrıntılı ilkeler getirilmiştir. Bu bölümde “Etik Kurallar ve Sosyal Sorumluluk” alt başlığında yer verilen 3.5.2 numaralı ilke gereği ise “şirket, sosyal sorumluluklarına karşı duyarlı olur; çevreye, tüketiciye, kamu sağlığına ilişkin düzenlemeler ile etik kurallara uyar”. Böylece kurumsal bir yönetim yapısının şirketin sadece ekonomik başarısına değil; aynı zamanda sosyal ve çevresel etkilerinin de sürekli ve sorumlu bir biçimde izlenmesine bağlı olduğu kabul edilmiş olmaktadır. Ancak bu ilkeler, II-17.1 sayılı Tebliğ m. 5/1’de uyulması zorunlu olan ilkeler arasında sayılmadığından yaptırım gücünden yoksundurlar. Tebliğe tâbi şirketlerin yıllık faaliyet raporlarında bu ilkelere uymamalarının sadece gerekçesini açıklamaları gerekli ve yeterlidir (II-17.1 sayılı Tebliğ m. 8/1).

     B. Sürdürülebilirliği İlgilendiren Düzenlemeler

2000’li yıllardan itibaren özellikle iklim değişikliğinin sebep olduğu tehditler nedeniyle sürdürülebilirlik kavramına da verilen önem artmış ve şirketlerin sürdürülebilir politikalar izlemeye yönlendirilmesi ve faaliyetlerinin ekonomik, sosyal ve çevresel maliyetlerinin azaltılması için çalışmalar yapılmaya başlanmıştır. Bu yaklaşım sürdürülebilirlik kavramının sosyal sorumlulukla birlikte ele alınmasını da sağlamıştır. Zira sosyal sorumluluk, yukarıda da belirttiğimiz gibi, bir şirketin yarattığı ekonomik, sosyal ve çevresel etkiler nedeniyle sorumlu tutulması gerektiği esasına dayanır ve dolaylı şekilde şirketi, bunlar üzerinde olumsuz bir etkiye sebep olmamaya ya da yarattığı olumsuz etkileri iyileştirmeye zorlar.

Türk hukukunda sürdürülebilirlik ve özellikle sürdürülebilirlik raporlaması ile ilgili hem halka kapalı hem de halka açık anonim şirketler bakımından önemli gelişmelerden söz etmek mümkündür. 7408 sayılı Kanun ile 2022 yılında yapılan çok yeni tarihli bir değişiklikle sürdürülebilirlik raporlama standartları ilk kez TTK’ya girmiştir. 7408 sayılı Kanun m. 9 ile TTK m. 88’e eklenen son fıkra, Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumuna (KGK), belirlediği işletmeler ve kuruluşlar için uygulamada birliği ve uluslararası standartlarla uyumu sağlamak amacıyla Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlama Standartlarını tespit etme ve yayımlama yetkisi vermiştir. KGK da Uluslararası Sürdürülebilirlik Standartları Kurulu (ISSB) tarafından 2021’de yayımlanan taslak standartların Türkçe versiyonunu hazırlamış ve “Sürdürülebilirlikle İlgili Finansal Bilgilerin Açıklanmasına İlişkin Genel Hükümler” başlığı altında taslak halinde kamuoyuyla paylaşmıştır.

İkinci olarak şirketlerin sürdürülebilir politikalar benimsemeleri ve uygulamaları amacıyla ilk kez BİST ve daha sonra SPKr tarafından hayata geçirilen projeler anılmalıdır. BİST, ilk defa Ekim 2014 yılında payları borsada işlem gören şirketlerde çevre, sosyal sorumluluk ve kurumsal yönetim konusunda farkındalık yaratmak için bir Rehber yayımlamış; 2020’de bu Rehberi güncellemiştir. “Gelecekte var olmak” temasıyla hazırlanan “Şirketler İçin Sürdürülebilirlik Rehberi”nde sürdürülebilirliğin şirket faaliyetlerine entegre edilmesi ve bunun yararları, sürdürülebilir yatırım kavramı ve yöntemleri ile sürdürülebilirlik raporlaması yapılması hakkında ayrıntılı açıklamalara yer verilmiştir. BİST ayrıca 2014’ten beri yatırımcılar için bir bilgilendirme hizmeti olarak “Sürdürülebilirlik Endeksi” hesaplamakta ve yayımlamaktadır. 2021’den itibaren de “BİST Sürdürülebilirlik Katılım Endeksi”ni oluşturarak sürdürülebilirlik temalı endekslerin sayısını ikiye çıkarmıştır.

SPKr ise 2020 yılında halka açık anonim şirketlerin sürdürülebilir şirket politikaları ve faaliyetleri benimsemeleri için somut adımlar atmalarını temin etmek amacıyla II-17.1 sayılı Tebliğde değişikliklere giderek “Şirketler İçin Sürdürülebilirlik İlkeleri Uyum Çerçevesi”ni mevzuatımıza kazandırmıştır (II-17.1 sayılı Tebliğ m. 1/5). Böylece şirketlerin çevresel ve sosyal konuları ya da kurumsal yönetimi ilgilendiren çalışmalarını yürütürken kısa, orta ve uzun vadede sürdürülebilir kararlar alabilmelerini ve bunları kurumsal yönetim ilkelerine uyum raporlarında kamuya açıklamalarını sağlamak için temel ilkeler tespit edilmiş olmaktadır. Ancak sürdürülebilirlik ilkelerinin uygulanması da gönüllülük esasına dayalıdır (II-17.1 sayılı Tebliğ m. 8/3). Dolayısıyla şirketler tarafından yıllık faaliyet raporlarında sürdürülebilirlik ilkelerinin uygulanıp uygulanmadığına; uygulanmıyor ise buna ilişkin gerekçeli açıklamaya yer verilmesi yeterlidir (II-17.1 sayılı Tebliğ m. 8/1).

Son olarak SPKr’un 2022’de yayımladığı Yeşil Borçlanma Aracı, Sürdürülebilir Borçlanma Aracı, Yeşil Kira Sertifikası, Sürdürülebilir Kira Sertifikası Rehberi”ne değinilmesi gerekir. Rehberin amacı, çevresel sürdürülebilirliğe olumlu katkı sağlayacak yatırımların finansmanının teşvik edilmesidir. Bunun için yeşil borçlanma araçları ve kira sertifikalarının ihraçlarından elde edilen fonların en kısa sürede yeni ve/veya mevcut yeşil projelerin kısmen ya da tamamen finansmanı yahut yeniden finansmanında kullanılması zorunlu tutulmuştur. Yeşil projeler ise iklim değişikliği etkilerinin azaltılması, iklim değişikliğine uyum, doğal kaynakların ve biyoçeşitliliğin korunması, kirliliğin önlemesi ve kontrolü gibi çevresel amaçlara katkı sağlayan projelerdir.

Görüldüğü üzere, örnek olarak andığımız çeşitli ülkelerin aksine, Türk hukukunda anonim şirketlerin sosyal sorumlu şekilde davranmaları hukuken zorunlu hale getirilmiş değildir. Ancak sürdürülebilirlik raporlamasıyla ilgili olanlar başta olmak üzere, yapılan değişiklikler, ülkemizde de şirket yöneticilerinden sadece pay sahiplerinin değil; kamu ve hatta çevre de dâhil olmak üzere tüm menfaat sahiplerinin hak ve çıkarlarını hesaba katan bir yönetim anlayışı benimsemelerinin beklendiğini göstermektedir.

Detaylı bilgi, yazarın bu konudaki kitap çalışmasından (Özer, Işık: Anonim Şirketlerde Kurumsal Sosyal Sorumluluk, Ankara 2022) edinilebilir.

Ayrıca bkz.:

Ackon, Perry: “A Legal Review of Corporate Social Responsibility”, Journal of Law, Policy and Globalization, Vol. 83, 2019, s. 1–5.

Adhikari, Arjun: “Corporate Social Responsibility: Voluntary or Mandatory?”, NJA Law Journal, Vol. 8, 2014, s. 185–203.

Jentsch, Valentin: Corporate Social Responsibility and the Law: International Standards, Regulatory Theory and the Swiss Responsible Business Initiative, European University Institute Working Papers, MWP 2018/05, Italy 2018.

Lin, Li-Wen: “Mandatory Corporate Social Responsibility Legislation around the World: Emergent Varieties and National Experiences”, February 1, 2020, https://papers.ssrn.com/sol3/papers.cfm?abstract_id=3678786, s. 1–40.

Okuyucu, Deniz: Anonim Şirketin Sosyal Sorumluluğu, İstanbul 2023.

Sjåfjell, Beate: Why Law Matters: Corporate Social Irresponsibility and the Futility of Voluntary Climate Change Mitigation, University of Oslo Faculty of Law Research Paper No. 2011-04, 2011, https://papers.ssrn.com/sol3/papers.cfm?abstract_id=1774759, s. 1–18.

Yanlı, Veliye: Sermaye Piyasası Hukuku Çerçevesinde Halka Açık Anonim Şirketler ve Kamunun Aydınlatılması, İstanbul 2005.

Anahtar kelimeler: Anonim Şirket, Kurumsal Sosyal Sorumluluk, Sürdürülebilirlik, Menfaat Sahipleri, Kurumsal Yönetim

* Özyeğin Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Ticaret Hukuku Anabilim Dalı