Türk Hukukunda Gerekçesiz Yabancı Mahkeme Kararlarının Tanınması ve Tenfizi

Doç. Dr. Hatice Selin Pürselim*; Ar. Gör. Can Yöney**

Public and Private International Law Bulletin Haziran 2022 sayısında (42-1) yayınlanan çalışmada, milletlerarası özel hukukun en tartışmalı alanlarından olan gerekçesiz yabancı mahkeme kararlarının Türk mahkemelerince tanınması ve tenfizi konusu incelenmiştir. Çeşitli hukuk sistemlerinde yargılamaların daha hızlı ve masrafsız şekilde yürütülebilmesi amacıyla basit yargılama usulleri öngörülmesi ve bu usuller sonucunda gerekçesiz karar verilmesine imkân tanınması, Türk mahkemelerinin bu usuller izlenerek verilen yabancı mahkeme kararlarının tanınması veya tenfizi talepleriyle karşılaşabilmesi sonucunu doğurmuştur. Bu talepler karşısında mahkemelerimizce çelişkili kararlar verilmesi nedeniyle bu çelişkiyi gidermek amacıyla Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu (Yargıtay İBBGK) toplanmış ve konuya ilişkin olarak bir içtihadı birleştirme kararı (İBK) vermişse de, konuya ilişkin tartışmaların bu karar sonrası sona erdiğini söylemek mümkün değildir. Bu çalışmada, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Avrupa Birliği Adalet Divanı (ABAD), Fransız ve İsviçre mahkemelerinin konuya ilişkin yaklaşımları da ele alınarak, gerekçesiz yabancı mahkeme kararlarının tanınması ve tenfizi konusuna ilişkin olarak kategorik bir yaklaşım izlenmemesi ve her somut olayın koşullarına göre ayrıca değerlendirme yapılması gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

Yabancı Mahkeme Kararlarının Tanınması ve Tenfizi Şartları ve Esasa Girme (Révision au Fond) Yasağı

Yabancı mahkeme kararlarının tanınması ve tenfizi, 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun (MÖHUK) m. 50 vd. hükümlerinde düzenlenmiştir. Bu şartlar arasında tanınması veya tenfizi istenilen kararın gerekçeli olması gerekip gerekmediğine ilişkin herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır.

Türk tenfiz hukukunda yabancı mahkeme kararları yalnızca MÖHUK’ta belirtilen tenfiz koşulları ışığında değerlendirilmekte ve esastan incelemeye tâbi tutulmamaktadır. Dolayısıyla, yabancı mahkemece karar verilirken uyuşmazlığın esasına veya yargılama usulüne hangi hukukun uygulandığı ve bu hukukun kurallarının Türk hukukundakilerden farklı olması gibi hususların MÖHUK’taki sınırlı sayıdaki tenfiz şartlarını ihlâl etmediği ölçüde bir önemi bulunmamaktadır. Ayrıca, milletlerarası usul hukukunda yargılama usulüne lex fori’nin uygulanması esastır. Davanın esasından farklı olarak, usul hukukunda kanunlar ihtilafı metodolojisine başvurulmaz ve doğrudan lex fori uygulanır.

Gerekçenin Türk Medeni Usul Hukuku Bakımından Değerlendirilmesi

Türk mahkemelerince verilecek kararların gerekçeli olması, Türk medeni usul hukukunda önemle üzerinde durulan bir meseledir. Öyle ki 1982 Anayasası m. 141/3, “bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır” hükmünü içermekte ve konuyu doğrudan anayasal düzleme taşımaktadır. Yargıtay kararları ve doktrinde de gerekçenin adil yargılanma hakkının bir parçası ve kamu düzenine ilişkin bir mesele olduğu kabul edilmektedir.

Gerekçesiz Yabancı Mahkeme Kararlarının Tanınması veya Tenfizine İlişkin Yargı Kararları

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde (AİHS) kararların gerekçeli olması gerektiği yönünde bir hüküm yer almamaktadır. Fakat AİHM kararlarında AİHS m. 6’da düzenlenen adil yargılanma hakkının mahkeme kararlarının gerekçeli olmasını da içerdiği kabul edilmektedir. AİHM, bugüne kadar gerekçesiz yabancı mahkeme kararlarının tenfizine ilişkin herhangi bir karar vermemişse de, 2001 tarihli Pellegrini v İtalya kararı konumuz bakımından önem taşımaktadır. AİHM, bu kararıyla taraf devletlere yabancı ülke mahkemelerince adil yargılanma hakkı ihlâl edilerek verilen kararların tenfizi taleplerini reddetme yükümlülüğü yüklemiştir. Bu bakımdan, bir kararın gerekçesiz olmasının adil yargılanma hakkının ihlâli anlamına geldiği sonucuna varılırsa, bu kararların başka ülke mahkemelerince tenfizi de söz konusu olamayacaktır.

Konumuz bakımından önem taşıyan bir diğer karar ise ABAD’ın gerekçesiz yabancı mahkeme kararlarının tenfizi konusunu ele aldığı 2012 tarihli Trade Agency Ltd v Seramico Investments Ltd kararıdır. ABAD bu kararında tenfiz mahkemesince gerekçesiz karar verilmesini sağlayan yargılama usulü ile adil yargılanma hakkı arasında bir orantılılık bulunması gerektiğine işaret ederek, davalının gıyabında verilmiş ve esasa dair hiçbir inceleme içermeyen bir yabancı mahkeme kararının ancak davalının savunma hakkını açık ve orantısız bir şekilde kısıtladığı durumda tenfizinin reddedilebileceği sonucuna varmıştır.

Fransız ve İsviçre hukuklarında ise belli şartlar dahilinde gerekçesiz yabancı mahkeme kararlarının tanınması ve tenfizinin mümkün olduğu kabul edilmektedir. Fransız hukukunda, gerekçenin yerini tutacak muadil bir belgenin sunulması durumunda gerekçesiz yabancı mahkeme kararlarının tenfizinin mümkün olduğu kabul edilmektedir. Aynı şekilde, İsviçre hukukunda da yabancı mahkemece verilen kararın tenfiz şartlarını taşıyıp taşımadığının anlaşılamadığı hallerde taraflarca sunulan ek belgelere başvurulabilmektedir.

Türk mahkemeleri de çeşitli ülke mahkemelerince verilen gerekçesiz kararların tanınması veya tenfizi talepleriyle karşılaşmışlardır. Bazı kararlarda gerekçe eksikliği kamu düzenine ilişkin bir konu olarak değerlendirilerek kamu düzenine açık aykırılık nedeniyle tenfiz talepleri reddedilmişken, bazılarında mesele yargılama usulüne ilişkin bir konu olarak değerlendirilerek yargılama usulündeki farklılığın kamu düzenini ilgilendirmediği sonucuna varılarak tenfiz talepleri kabul edilmiştir. Bu çelişkili kararlar sonrası ortaya çıkan görüş ayrılığını gidermek amacıyla Yargıtay İBBGK toplanmış ve 10.02.2012 tarihinde 2010/1 E. ve 2012/1 K. numaralı İBK verilmiştir. İBK’da, tanınması veya tenfizi talep edilen yabancı mahkeme kararının gerekçesiz olmasının tek başına Türk kamu düzenine aykırılık teşkil etmeyeceği sonucuna varılmıştır.

Yabancı Mahkeme Kararının Gerekçesiz Olmasının Tenfiz Şartları Bakımından Değerlendirilmesi

MÖHUK’ta tanınması veya tenfizi istenilen kararın gerekçeli olması gerekip gerekmediği yönünde açık bir düzenleme yer almadığından, gerekçesiz yabancı mahkeme kararlarının Türk mahkemelerince tenfiz edilip edilemeyeceği meselesinin MÖHUK’ta yer alan tenfiz şartları çerçevesinde değerlendirilmesi gerekmektedir. Çalışmada bu inceleme, konuyla bağlantılı iki tenfiz engeli olan savunma hakkı ihlâli (MÖHUK m. 54/1(ç)) ve kamu düzenine açıkça aykırılık (MÖHUK m. 54/1(c)) şartları bağlamında yapılmıştır.

Savunma hakkı ihlâlini düzenleyen MÖHUK m. 54/1(ç) hükmünde kararın verildiği ülke hukukuna aykırı olarak yargılamanın davalının gıyabında yürütülmüş olması, bir tenfiz engeli olarak kabul edilmiştir. Dolayısıyla, eğer kararın verildiği ülke usul hukuku uyarınca gerekçesiz karar verme imkânı sunan basit yargılama usulüne ancak belirli şartlar altında başvurulabiliyorsa ve yabancı mahkeme bu şartlar oluşmamasına rağmen davalının savunma hakkını aktif şekilde kullanamadığı bu yargılama usulü sonucunda gerekçesiz bir karar vermişse, bu durum bir tenfiz engeli teşkil edecektir. Bu nedenle, davalının bu gerekçeye dayanarak tenfiz talebine itiraz etmesi hâlinde, Türk tenfiz hâkiminin gerekçesiz karar vermeye imkân tanıyan basit dava usulünün ilgili ülke hukukuna uygun şekilde işletilip işletilmediğini incelemesi gerekecektir. Yargıtay İBK’da bu ihtimal ele alınmamış ve konu yalnızca kamu düzenine açıkça aykırılık şartı bağlamında değerlendirilmiş olsa da, bu şartın da gerekçesiz yabancı mahkeme kararlarının tanınması veya tenfizine engel oluşturabileceği unutulmamalıdır.

Konu kamu düzenine aykırılık şartı bakımından ele alındığındaysa, gerekçesiz yabancı mahkeme kararlarının tanınması veya tenfizinin Türk kamu düzenine aykırı olup olmadığının her somut olayda ayrıca ele alınması gereken bir mesele olduğu kanaatine ulaşılmıştır. Tenfizi talep edilen yabancı mahkeme kararında gerekçe olmamasının uygulanan usul kurallarının bir sonucu olduğunun, borcun kaynağının ve davalının savunma hakkına riayet edildiğinin ortaya konması hâlinde, tanıma veya tenfiz talebinin kabul edilmesi gerekmektedir. Bu şartların kararın içeriğinde yer alan bilgilerden veya bunlardan anlaşılamıyorsa hârici belgelerden yararlanılarak ortaya konması kanımızca mümkündür. Bu şartların sağlandığının ispatlanamaması hâlinde ise tenfiz talebinin reddedilmesi uygun olacaktır.

Anahtar kelimeler: Milletlerarası usul hukuku, yabancı mahkeme kararlarının tanınması ve tenfizi, gerekçesiz mahkeme kararı, kamu düzeni, esasa girme yasağı

* Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Milletlerarası Özel Hukuk Anabilim Dalı.

** Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Milletlerarası Özel Hukuk Anabilim Dalı.