Rizikonun Gerçekleşmesine Ağır İhmalle Sebebiyet Verilmesine İlişkin Değerlendirmeler

Ar. Gör. Zehra Avcı*

Adalet Yayınevi tarafından 2021 yılında yayınlanan çalışmamda (i) kusur kavramı ve kusurun dereceleri ile bu derecelerin sorumluluğa etkisi ele alınmış, üçüncü kişinin veya zarar görenin kusurunun varlığı söz konusuysa, bunun zarar verenin kusuruna etkisi incelenmiş, (ii) rizikonun gerçekleşmesinde kusurun etkisine ilişkin temel ilkeler üzerinde durularak, konuya ilişkin genel hüküm niteliğinde olan Türk Ticaret Kanunu’nun (“TTK”) 1429. maddesi ile karşılaştırma yapılması açısından Alman Sigorta Sözleşmeleri Kanunu’nun (Versicherungsvertragsgesetz – “VVG”) 81. paragrafı ile bu hükümlerin hangi saikle ihdas edildiğine ilişkin açıklamalara yer verilmiştir. Sigorta sözleşmesinde ilgili kişiler incelenerek kusurlu davranışlarının kusurun derecesine göre sigorta tazminatı veya sigorta bedelinin ödenmesine etkisinin ne olacağı üzerinde durulmuş ve (iii) sigorta türleri bakımından rizikonun gerçekleşmesinde kusurun etkisine dair özel esaslar incelemeye tabi tutulmuştur. Bu incelemede, ilk olarak sigorta türlerinin genel bir tanıtımı yapılmış ve sonrasında sigorta türleri açısından rizikonun gerçekleşmesinde kusurun etkisine dair getirilen özel hükümler değerlendirilmiştir.

Genel Hatlarıyla Rizikonun Gerçekleşmesinde Kusurun Sigorta Tazminatı ve Sigorta Bedelinin Ödenmesine Etkisi

Sigorta kurumu, çok sayıda kişinin, aynı veya benzer mahiyetteki ve tek başlarına karşılayamayacakları riskleri birlikte karşılamaları amacıyla ortaya çıkmıştır. Sigorta ettiren, sigortalı, lehtarın veya bunların hukuken fiillerinden sorumlu oldukları kişilerin rizikonun gerçekleşmesinde kusurlu bulunması durumunda sigorta tazminatının veya sigorta bedelinin ödenip ödenmeyeceği veya nasıl ödeneceği hususunda TTK’nın 1429, 1477 ile 1503 ve 1504. maddelerinde düzenlemeler bulunur. 1429. madde hükmü sigorta sözleşmelerine uygulanacak genel hükümlerin içinde düzenlendiği için bütün sigorta türlerine uygulanır. Sorumluluk sigortaları bakımından ise kusurun sigorta tazminatının ödenmesine etkisi 1477. maddede düzenlenmiştir. Can sigortalarında ise, sigortalının intiharını düzenleyen 1503. ile lehtarın sigortalıyı öldürmesini düzenleyen 1504. maddeler düzenlenmiştir. Mezkûr hükümlere göre rizikonun gerçekleşmesinde kusur, kusurlu hareketin kim tarafından yapıldığı ve kusurun derecesine göre sigortacının, sigorta tazminatı veya sigorta bedelinin ödenmesi borcunun tamamen ortadan kalkmasına veya tazminat veya bedelde indirime imkân sağlar.

Ağır İhmalle Rizikonun Gerçekleşmesine Sebebiyet Verilmesine İlişkin Değerlendirmeler

Ne zaman gerçekleşeceği veya gerçekleşip gerçekleşmeyeceği belli olmayan risklere karşı teminat sağlamak, sigorta hukukunun temel ilkelerinden biridir. Bu açıdan sigorta süresinde sigortalanan menfaatin zarara uğrayıp uğramayacağı belirsizdir. Ancak sigortanın sakıncalarından biri, kişilerin rizikonun gerçekleşmesine kusurlarıyla sebebiyet vermeleridir. Hukuk sistemleri, kişilerin kazanç sağlama amacıyla, sigorta tazminatı veya bedeline ulaşmak için rizikoyu kasten gerçekleştirmelerini sigorta himayesinden çıkarmıştır.

TTK m. 1429/1’de, aksi sözleşmede kararlaştırılmadıysa, sigortacının sigorta ettiren, sigortalı, lehtar yahut bunların hukuken fiillerinden sorumlu oldukları kişilerin ihmali davranışlarından kaynaklanan zararlardan sorumlu olacağı düzenlenmiştir. İhmal, kusurun kasta oranla daha hafif derecesidir ve durumun gerektirdiği tedbirlerin alınmamasıyla hukuka aykırı neticenin istenmemesine karşın gerçekleşmesine neden olunması anlamına gelir. TTK’da sigorta ettiren, sigortalı veya bunların hukuken fiillerinden sorumlu olduğu kişilerin rizikonun gerçekleşmesine kasten sebep olmaları halinde yaptırımlar belirlenmiş ama ihmal durumu sigorta himayesinde bırakılmıştır. Bu bakımdan ağır ve hafif ihmal ayrımına da gidilmemiştir. TTK’nın sigorta hükümlerinin mehazı olan 1908 tarihli eski VVG §61’de sigorta ettirenin ağır ihmaliyle rizikoyu gerçekleştirmesi halinde sigortacının tazminat ödeme yükümlülüğünün ortadan kalktığı düzenlenmişti. VVG §81/2’de ise ağır ihmalle rizikoya sebebiyet verme sigorta tazminatından indirim sebebi olarak düzenlenmiştir.

Türk hukukunda, ihmalin derecesinin ağır olması, başka bir ifadeyle en basit dikkat kurallarının aynı şartlardaki makul her insanın alınmasını mecburi gördüğü tedbirlerin alınmaması ve bunun sonucunda rizikonun gerçekleşmesi halinde, sözleşme aksini öngörmemişse, sigorta tazminatı ödenir. Ancak kanaatimizce VVG’nin çözüm yöntemi hakkaniyete daha uygun düşmektedir.

TTK’daki genel kural haricinde sigorta genel şartlarında genellikle ağır ihmal olarak düşünülen bazı durumların sigorta himayesinden çıkarıldığı görülür. Örnek vermek gerekirse, Kara Araçları Kasko Sigortası Genel Şartları’nın sigorta teminatı dışında kalan halleri düzenleyen A.5 maddesinin 5.5 numaralı bendinde “aracın, uyuşturucu madde veya Karayolları Trafik Yönetmeliğinde belirlenen seviyenin üzerinde alkollü içki almış kişilerce veya aynı mevzuatta alkollü içki alamayacağı belirtilen kişilerce alkollü içki alınmak suretiyle kullanılması sırasında meydana gelen zararlar”a yer verilmiştir. Aynı şekilde Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının B.4 maddesinde alkol alınmak suretiyle sebebiyet verilen zararların sigortalıya rücu edilebileceği düzenlenmiştir. Benzer olarak, Ferdi Kaza Sigortası Genel Şartları’nda ise “aşikâr sarhoşluk” sebebiyle bir zararın olması durumunda sigorta bedeli ödenmeyeceği düzenlenmiştir. Alkollü araç kullanma durumu, Alman öğretisinde de ağır ihmal haline örnek olarak gösterilmiştir. Türk ceza hukukunda da alkolün iradi alınmasının etkisiyle neticenin gerçekleşmesi açısından kusur yeteneğinin bulunduğu kabul edilmektedir. Kusur yeteneği, fiilin işlendiği sırada failin, davranışlarını iradesi yönünde gerçekleştirebilmesi ve bunun hukuki sonuçlarını anlayabilmesi yeteneğidir (TCK m. 34).

Yargıtay, rizikonun gerçekleşmesinde ağır kusurun, alkolün tek etken olması koşuluyla sigorta himayesinin dışında olduğunu kabul etmekteydi (Yargıtay 17. HD. T. 16.10.2014, E. 2014/16854, K. 2014/13658). Fakat, Karayolları Trafik Kanunu’nun uyarıcı veya uyuşturucu madde almış olan sürücülerle alkollü sürücülerin karayolunda araç kullanmalarını yasaklayan 48. maddesine getirilen değişiklikle alkollü araç kullanan sürücünün neden olduğu zararlardan, sigortacının sigorta ettirene karşı olan rücu hakkının sürücünün “güvenli sürüş yeteneğini kaybetmesi” koşuluyla doğması hakkındaki ifade 2013 yılında hükümden çıkarılmıştır. Dolayısıyla alkol etkisiyle sebep olunan zararın sigorta himayesi kapsamına girmediğini kabul etmek için rizikonun gerçekleşmesinde alkolün tek etken olduğunun ispatının gerektiği yönünde Yargıtay kararlarının gerekçesi ortadan kalkmıştır. Hem kasko sigortaları genel şartları açısından hem de karayolları motorlu araçlar zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları açısından alkol etkisiyle meydana gelen bir zarardan sonra sigortacının sigorta ettirene rücu edebilmesi için “güvenli sürüş yeteneğini kaybetmesi” şartı aranmamıştır. Dolayısıyla motorlu araçların kullanılması sırasında alkol etkisiyle bir zarar meydana gelmesi halinde, hem kasko sigortasının sigortacısının yükümlülüğünün ortadan kalkması hem de karayolları motorlu araçlar zorunlu mali sorumluluk sigortası sigortacısının sigorta ettirene rücu hakkının doğması açısından kazanın meydana gelmesinde sürücünün alkollü olması yeterli sayılmalı, alkolün tek etken olması şartı aranmamalıdır. Fakat sürücünün alkollü olmasının zararın oluşmasında herhangi bir etkisi bulunmuyorsa sigortacının sigortalıya rücu etmesi mümkün olmamalıdır. Yine, zararın oluşmasında sürücünün alkollü olmasının yanında başka nedenler de etkili olmuşsa artık bu durumda, sigortacının sigortalıya rücu hakkı, alkolün zarara etkisinin oranına göre hesaplanmalıdır.

Ağır ihmal sayılabilecek bir diğer örnek ise “aracın, ilgili mevzuat hükümlerine göre gerekli sürücü belgesine sahip olmayan kimseler tarafından kullanılması” olarak gösterilebilir. Kara Araçları Kasko Sigortası Genel Şartları’nın teminat dışında kalan halleri düzenleyen A.5 maddesinin 5.4 numaralı bendinde bu durum sigorta himayesinden çıkarılmıştır. Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının ise B.4 maddesinin (b) bendinde de “tazminatı gerektiren olay, aracın ilgili mevzuat hükümlerine göre gereken ehliyetnameye sahip olmayan veya geçerliliğini yitirmiş sürücü sertifikasına sahip ya da ehliyetine geçici/sürekli el konulmuş kimseler tarafından sevk edilmesi veya trafik kurallarının ağır kusur ile ihlali sonucunda meydana gelmiş” olan zararlar bakımından sigortacının sigortalıya rücu edilebileceği düzenlenmektedir. Yargıtay kararlarında sürücü belgesi yokken meydana gelen zararlardan, zararın meydana gelmesinde sürücü belgesinin eksikliğinin etkisine değinmeden sigortacının tazminat ödeme yükümlülüğünün ortadan kalktığını ifade edilmiştir (örneğin bkz. Yargıtay 17. HD. 10.11.2016, E. 2014/12772, K. 2016/10369).

Trafik ışık ihlallerinden meydana gelen zararlarda sürücünün ihmalinin derecesi, sigorta himayesinin belirlenmesi açısından önemlidir. Trafik ışık ihlalinin kusur derecesi açısından öğretide görüş birliği yoktur ancak TCK açısından olası kastla işlenen suçlara kırmızı ışıkta geçmek fiili örnek gösterilmiştir. Fakat trafik ışık ihlalinde sürücünün kusurunun derecesi her somut olaya göre ayrı değerlendirilmelidir. Öğretide bizim de katıldığımız görüşe göre, kırmızı ışıkta durması gerekirken geçen bir sürücünün ağır kusurlu olduğu karinesinin benimsenmesi, ağır kusurlu olmadığını ise sürücünün kendisinin ispatlaması gerekir. Kırmızı ışıkta durmayan sürücünün trafik kuralı ihlalinden ve trafik güvenliğini tehlikeye düşürmesinden kaynaklanan aksi ispatlanabilir bir karine olarak ağır kusurla hareket ettiği varsayılabilir. Sürücünün kusurunun derecesi sigorta hukuku açısından, sigorta tazminatını alma hakkını kaybetmiş olup olmaması açısından önemlidir. Ancak Yargıtay’ın, kırmızı ışık ihlalinin ağır kusur değil ihmal olduğu yönünde de kararları mevcuttur (örneğin bkz. Yargıtay HGK. 10.12.2003, E. 2003/11-756, K. 2003/743).

Kırmızı ışık ihlali dışında, kavşaklara hızlı girme, hatalı sollama yapma, mıcırlı yolda hızını düşürmeme, uykulu olmasına karşın uzun süre araç kullanmaya devam etme gibi durumlarda da sürücü, somut olaya göre kusurlu sayılabilir. Fakat belirtilen bu durumların somut olayın özellikleri dikkate alınınca ağır kusur halini oluşturmayabileceği göz önüne alınmalıdır. Bu bakımdan sigortacının, tazminat ödeme borcundan kurtulması ya da sigorta ettirene rücu hakkının doğması için zarara neden olan sürücünün ağır kusurlu olduğunu ispat etmesi gerekir.

Sonuç

TTK’da sigorta ettiren, sigortalı, lehtar veya bunların hukuken fiillerinden sorumlu olduğu kişilerin rizikonun gerçekleşmesine kasten sebep olmaları halinde yaptırımlar belirlenmiş ama sigortacının, aksi sözleşmede kararlaştırılmamışsa, sigorta ettiren, sigortalı, lehtar yahut bunların hukuken fiillerinden sorumlu oldukları kişilerin ihmallerinden doğan zararlardan sorumlu olacağı düzenlenmiştir. Bu açıdan ağır ve hafif ihmal ayrımına da gidilmemiştir. TTK’nın sigorta hükümlerinin mehazı olan 1908 tarihli eski VVG §61’de sigorta ettirenin ağır ihmaliyle rizikoyu gerçekleştirmesi halinde sigortacının tazminat ödeme yükümlülüğünün ortadan kalktığı düzenlenmişti. Yürürlükte olan VVG §81/2’de ise ağır ihmal ile rizikoya neden olunması sigorta tazminatından indirim sebebi olarak düzenlenmiştir.

Türk hukukunda, ihmalin derecesinin ağır olması, başka bir ifadeyle en basit dikkat kurallarının aynı hal ve şartlardaki ortalama her makul insanın yapılmasını mecburi gördüğü tedbirlerin alınmaması ve sonucunda rizikonun gerçekleşmesi halinde sözleşme aksini öngörmemişse sigorta tazminatı ödenir. Ancak kanaatimizce VVG’nin çözüm yöntemi hakkaniyete daha uygun düşmektedir. Bu açıdan çeşitli sigorta genel şartlarında, ağır ihmal olarak görülen durumların sigorta tazminatından indirim yapılması veya sigortacının sigortalıya rücu hakkının doğması açısından özel olarak düzenlendiği dikkate alınmalıdır. Dolayısıyla aksi sözleşmede açıkça öngörülmemiş olsa bile bu sigorta türleri açısından genel şartlarda belirlenen ağır ihmal halleri hakkaniyete daha uygun düşen şekilde indirim sebebi veya sigortacıya tanınan rücu hakkı olarak öngörülmüştür.

Anahtar kelimeler: Rizikonun ihmalle gerçekleştirilmesi, Sigorta tazminatı, Sigorta bedeli, İhmalin derecesinin ağır ihmal olması, Ağır kusur

* Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ticaret Hukuku Anabilim Dalı