Rekabet Hukukunda Yeni Bireysel Muafiyet Rejimi: Teşebbüs Perspektifinden Endişeler ve Çözüm Önerileri

Av. Mikail Enes Çuban*

Teşebbüslerin ve teşebbüs birliklerinin 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanun’un 4. maddesi kapsamındaki rekabeti sınırlayıcı anlaşma, uyumlu eylem ve kararlarının hukuka aykırı ve yasak olarak nitelendirilmemesi amacıyla RKHK’nın 5. maddesinde belirli şartların varlığı halinde bireysel muafiyet rejimi öngörülmüştür. Bu bireysel muafiyet rejimi, 16.06.2020 tarihli 7246 sayılı Kanun’un 1. maddesi neticesinde birtakım değişikliklere uğramıştır. Değişiklik neticesinde mahkemeden bireysel muafiyet talep edilmesi ya da mahkemedeki bir yargılamada bireysel muafiyet itirazında bulunulması bu değişiklik kapsamında ilk kez mümkün hâle gelmiş; bu imkanlar, kabuk değiştiren muafiyet rejiminin âdeta temsili olmuştur. Ancak bu değişikliklerin gerektirdiği ikincil mevzuatın henüz düzenlenmemiş olması, muhtemel uyuşmazlıklarda teşebbüsler nezdinde birçok endişeyi ortaya çıkarabilecektir. Bu endişelerin giderilmesi adına rekabet ihtisas mahkemelerinin kurulması ve Rekabet Kurumu’nun görev ve yetkisine bilirkişilik vasfının da eklenmesi gerekmektedir. Bununla birlikte ikincil mevzuat eksikliğinin giderilmesi ile de hukuk güvenliği tesis edilmiş olacaktır.

Bilkent Üniversitesi tarafından “Ceren Damar Şenel Anısına” düzenlenen II. Genç Hukukçu Araştırmacılar Sempozyumu’nda (26-27 Kasım 2021) bildiri olarak sunulmuş olup devamında da basıma hazırlanan yayın aşamasındaki sempozyum kitabında tam metni yer alan çalışmamızda, yeni muafiyet rejimi bağlamında ortaya çıkması muhtemel sorunları ele alarak bunların çözümüne yönelik öneriler sunmaktayız.

Yeni bireysel muafiyet rejimi uyarınca, rekabet hukuku uygulamasında gerçekleşmesi muhtemel senaryoların da tartışılma zarureti doğmuştur. Muhtemel senaryolara baktığımızda; bireysel muafiyet tespitinin mahkemeden ve Rekabet Kurumu’ndan eş zamanlı olarak ya da sıralı olarak istenmesi; Kurum ve mahkeme tarafından verilen bireysel muafiyet kararlarının birbirleri açısından bağlayıcı olup olmayacağı; mahkemeler nezdinde gündeme gelen bireysel muafiyet itirazları bakımından Türk Rekabet Kurumu’nun yaklaşık 25 yıllık kökleşmiş içtihatlarının durumu ve daha fazlasının Türk rekabet hukuku uygulaması açısından nasıl sonuçlar doğuracağı merak konusudur.

Ayrıca mezkûr değişikliklerin AB uygulamasına yakınlaşma niyetiyle yapılmış olması da bizce değerlendirilmesi gereken bir meseledir. Çünkü mehaz alınan Birlik hukukunun sui generis yapısı, yani bahse konu hukukun bir ülke hukuku değil bir topluluk hukuku olması sebebiyle üye devletlerin birbirleri arasındaki ve AB Komisyonu ile yargı organı arasındaki ilişkiler de gözetilerek oluşturulmuş Birlik uygulamasının kanun değişikliğinin tek gerekçesi olarak kabul edilmesi izaha muhtaçtır.

Nihayetinde yeni bireysel muafiyet rejimi izah edilerek bu değişikliklerin yaratmış olduğu endişeler özellikle teşebbüs perspektifinden ele alınmak suretiyle bu çalışmada ifade edilmiştir. Rekabet ihtisas mahkemesinin gerekliliği ve Rekabet Kurumu’nun bilirkişilik vasfı ile ikincil mevzuat eksikliğinin giderilmesi söz konusu endişeleri gidermek adına çözüm önerileri olarak sunulmuştur.

İlk çözüm önerimiz çerçevesinde rekabet ihtisas mahkemeleri ile birlikte Rekabet Kurumu’nun mevcut yapısına bilirkişilik vasfı eklenmesi; böylelikle adli yargının görevli olduğu rekabet uyuşmazlıklarında rekabet iktisadına ilişkin tespitler için bilirkişi raporunu Rekabet Kurumu’nun düzenlemesi ve bu raporun hukuki değerlendirmesinin rekabet ihtisas mahkemesi tarafından yapılması önerilmektedir. Bu durum, rekabet hukukunun içtihadî istikrarı ve hukuk güvenliği için elzemdir.

İkinci çözüm önerimizle ise ikincil mevzuat eksikliğinin giderilmesi ile rekabet hukukunda mevcut olan, hâlihazırda Rekabet Kurumu tarafından kullanılan tüm fonksiyonların mahkemeler tarafından da kullanılabilmesi sağlanabilecektir. Buna ek olarak, adli yargı ile idari otorite konumundaki Rekabet Kurumu kararlarının birbirleri bakımından bağlayıcılığı da yine ikincil mevzuat eksikliğinin giderilmesiyle tartışmalı bir nokta olmaktan çıkacaktır.

Son olarak, kanun değişikliğinin mevcut hâli ile kalması hâlinde, rekabet hukuku uygulamasında teşebbüslerin yıllar boyunca kesinleşmeyen rekabet ihlali davalarının olabileceğini, mahkemelerin mevcut kanun değişikliğiyle hâlâ 4054 sayılı Kanun’a ilişkin maddi hukuk değerlendirmesi yapmaktan çekinebileceğini ve yerleşik rekabet hukuku içtihatları açısından köklü değişikliklerin olabileceğini ifade etmemiz gerekmektedir.

Anahtar kelimeler: Rekabet hukuku, Bireysel muafiyet rejimi, Hukuk ve ekonomi, Kanun değişikliği

(*) Çuban Hukuk Bürosu