Anonim Ortaklık Payı Üzerinde Kurulan Rehin Hakkına İlişkin Bazı Sorunlar ve Çözüm Önerileri

Ar. Gör. Hüseyin Bahadır Çolak*

Banka ve Ticaret Hukuku Dergisi’nin Eylül 2021 (XXXVII/3) sayısında yayınlanan çalışmamda anonim ortaklık payı üzerinde rehin kurulması bağlamında gündeme gelen bazı sorunları ele aldım ve  bunlara ilişkin çözüm önerilerinde bulundum. Çalışmada öncelikle (i) pay üzerinde rehin kurulmasının tabi olduğu hukuki rejim ortaya konulmuş; bunu takiben(ii) nama yazılı pay senedi üzerinde rehin kurulması bakımından ciro imkânı, (iii) rehinli paylar üzerinde üçüncü kişilerin kazanımlarının korunması ve (iv) rehinli payın sonradan senede bağlanmasının rehin hakkına etkileri incelenmiştir.

Ortaklık payının rehne konu edilmesi ne Türk Ticaret Kanunu (“TTK”) ne de Türk Medeni Kanunu (“TMK”) kapsamında detaylı olarak ve ortaklık payına özgü kurallar ile düzenlenmiştir. Bu nedenle eşya hukuku ile ticaret hukukunun kesişiminde bulunan ortaklık payının rehni meselesi özellikli bir konuma sahiptir. Çalışmada her iki alandaki genel ilkeler göz önünde bulundurulmuş, bu ilkeler ve ortaklık payının hukuki konumu ile tutarlı sonuçlara varılmaya çalışılmıştır. Ayrıca rehin ve kıymetli evrak hukuku kurallarının amacı göz önünde bulundurularak rehin alan ve rehin verenin menfaatleri arasında denge kurulması amaçlanmıştır.

Pay Üzerinde Rehin Kurulmasının Tabi Olduğu Hukuki Rejimin Özeti

Pay üzerindeki rehne öncelikle TMK 954 vd. ile TTK kapsamında kıymetli evraka ilişkin özel düzenlemeler, özel hüküm bulunmayan hallerde ise uygun düştüğü nispette TMK 939 vd. kapsamında teslime bağlı taşınır rehni kuralları uygulanmaktadır. Rehin, rehin kurma borcu doğuran bir borçlandırıcı işlem ve bunu takip eden bir tasarruf işlemi ile kurulmaktadır. TMK 955’te ifade edilen ve tasarruf işleminin bir parçası niteliğindeki rehin sözleşmesi yazılı şekle bağlıdır. Borçlandırıcı işlem niteliğindeki rehin sözleşmesinin geçerliliği ise şekle tabi değildir. Tasarruf işleminin nasıl yapılacağı payın senede bağlı olup olmamasına ve senede bağlı ise pay senedinin türüne göre değişiklik göstermektedir. Bu yazıda rehnin kuruluşuna ilişkin rejim bakımından sadece genel ilkelere değinilmekle yetinilmiştir.

Senede bağlanmamış – çıplak – payın rehninde TMK 955 kapsamında yazılı bir rehin sözleşmesi gereklidir. Borçlandırıcı işlem uygulamada sıkça görüldüğü üzere teminat kurma borcu öngören bir sözleşme hükmü veya rehin kurma taahhüdünü içerir ayrı bir sözleşme ile gerçekleştirilmektedir. Ancak yazılı rehin sözleşmesi ile tasarruf işlemi yapılmadığı müddetçe rehin hakkı doğmaz.

Hamiline yazılı senede bağlanmış payların rehninde TMK 956/1 kapsamında senedin rehin alana teslimi yeterlidir. Teslim ifadesinden zilyetliğin teslime bağlı taşınır rehni kurallarına uygun şekilde devri anlaşılmalıdır. 7262 sayılı Kanun ile TTK 489’da yapılan değişiklik ile getirilen pay devrinin Merkezi Kayıt Kuruluşu’na bildirimi zorunluluğunun rehin kurulması bakımından bir etkisi bulunmamaktadır.

Nama yazılı senede bağlanmış paylar üzerinde rehin ise TTK 956/2 kapsamında ya ciro ve senedin teslimi ya da yazılı devir beyanı ve senedin teslimi ile kurulabilir. Teslim şartı bakımından hamiline yazılı senetlerdeki açıklamalar geçerlidir.

Sorunlar ve Çözüm Önerileri

I. Nama Yazılı Senede Bağlanmış Pay Üzerinde Rehin Kurulmasında Ciroya Özgü Sorunlar

TMK 956/2’de herhangi bir niteleme yapılmaksızın sadece ciro ifadesi kullanılması iki temel soruyu akla getirmektedir. Bunlardan ilki cironun rehne ilişkin özel bir ibare içermesinin gerekip gerekmediği, ikincisi ise cironun tam ciro olmasının zorunlu olup olmadığıdır.

Her iki soruya da olumsuz yanıt verilmelidir. Rehin kurulması için gereken ciroda rehne yönelik özel bir ibarenin bulunmasına gerek bulunmamaktadır. Bu itibarla rehnin kuruluşu için bir rehin cirosu kullanılabileceği gibi rehne yönelik bir ibare içermeyen bir temlik cirosu da – gizli rehin cirosu – kullanılabilir. Her iki durumda da cironun tam ciro olmasına gerek yoktur. Başka bir ifade ile beyaza rehin cirosu veya beyaza temlik cirosu ile rehin kurulması mümkündür.

Bu noktada temlik cirosuyla rehin kurulmasına izin verilmesi olası başka bir soruna neden olmaktadır. Senedin temlik cirosuyla rehnedilmek istenmesi halinde tarafların rehin kurma iradesi ciro ile dış dünyaya aksettirilmemiştir. Bu nedenle taraflar temlik cirosuyla pay üzerinde rehin kurmuş olabilecekleri gibi, payı teminat amaçlı inançlı temlike konu etmiş de olabilirler. Bu iki ihtimalde üçüncü kişiler bakımından görünüş aynıyken maddi hak durumunda farklılıklar mevcuttur. Bu bakımdan maddi hak durumunun tespiti ancak teminat alan ve teminat veren arasındaki hukuki ilişkinin yorumu ile mümkün olacaktır.

Özellikle rehin verenin ticari hayatta yaşayabileceği bazı olumsuzlukların önüne geçmek için temlik cirosu ile rehin kurulması uygulamada sıklıkla görülmektedir. Buna karşın üçüncü kişilerin hak iktisabı bakımından iyiniyetin bertarafı için rehin cirosunun tercih edilmesi tavsiye edilmektedir.

II. Rehinli Pay Üzerinde Üçüncü Kişilerin İyiniyetli Hak İktisabı

Rehne konu pay üzerinde iyiniyetli üçüncü kişilerin kazanımlarının belirli şartlarda korunması nedeniyle rehin hakkının veya mülkiyetin kaybı söz konusu olabilmektedir. Çalışmada farklı ihtimaller çerçevesinde aşağıdaki dört soruya cevap aranmıştır:

1. Rehne konu çıplak payın rehin veren tarafından üçüncü kişiye devri halinde üçüncü kişinin güveni korunacak mıdır?

Hukukumuzda senede bağlanmamış paylar bakımından üçüncü kişilerin iyiniyetli kazanımlarını koruyan bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu itibarla payı edinen üçüncü kişi mülkiyeti rehin hakkı ile yüklü olarak kazanacaktır. Benzer şekilde pay üzerinde intifa veya başka bir rehin gibi diğer sınırlı ayni hakların tesisi halinde de mevcut rehin korunacak, bu sınırlı ayni haklar arasındaki sıra ilişkisinde rehin sözleşmesinin tarihi esas alınacaktır.

2. Hamiline yazılı senede bağlanmış payın rehin alan tarafından üçüncü kişiye devri halinde üçüncü kişinin güveni korunacak mıdır?

Hamiline yazılı senetler bakımından TMK 990 uygulama alanı bulmaktadır. Hamiline yazılı senetlerin yüksek tedavül kabiliyetli ile bağlantılı olarak devredenin emin sıfatıyla zilyet olması da aranmaksızın üçüncü kişilerin iyiniyetli kazanımları korunmaktadır. Bu durumda rehin verenin mülkiyet hakkı sona erecektir ve rehin veren rehin sözleşmesinin ihlali nedeniyle rehin alana başvurabilecektir. Bu nedenle hamiline yazılı senetler üzerinde kurucu bir etkisi olmasa da rehne yönelik bir ibarenin senet üzerine düşülmesinde üçüncü kişilerin iyiniyetinin bertaraf edilmesi bakımından fayda vardır.

3. Nama yazılı senede bağlanmış payın rehin alan tarafından üçüncü kişiye devri halinde üçüncü kişinin güveni korunacak mıdır?

Bu ihtimalde TMK 988 yerine özel hüküm niteliğindeki TTK 686 hükmü uygulama alanı bulmaktadır. Taşınırın iyi niyetle iktisabının korunması için TMK 988 hükmünün emin sıfatıyla zilyede yüklediği anlamın ve işlevin, nama yazılı pay senetleri bakımından ciro zinciri için öngörüldüğü anlaşılmaktadır. Ancak üçüncü kişinin iyiniyeti bakımından genel kurallardan ayrılan bir değerlendirme gereklidir. Hamiline yazılı senetlerdekine benzer şekilde üçüncü kişinin kazanımının korunduğu hallerde, üçüncü kişi payı rehinden ari olarak edinecek ve rehin verenin mülkiyet hakkı sona erecektir. Bu sonucun engellenmesi için ise yine rehin cirosunun tercih edilmesi önerilmektedir.

4. Pay defterinde bulunan rehin kaydı üçüncü kişilerin iyiniyetini bertaraf edecek midir?

Rehnin pay defterine kaydı imkânı öğretide tartışmalı olmakla birlikte uygulamada pay defterine rehin kaydının düşüldüğü görülmektedir. Pay defterinin kamu güvenliğini haiz olduğu söylenemez ancak pay defterinin olası bir devirden önce kontrol edildiği uygulamada sıklıkla görülmektedir. Buna karşın mezkur teamülün ticari örf ve adet haline geldiğini söylemek güçtür. Bu itibarla pay defterindeki kaydın tek başına üçüncü kişilerin iyiniyetini bertaraf edeceği sonucuna varılamaz. Mamafih somut olgular çerçevesinde üçüncü kişinin pay defterini kontrol etmesinin kendisinden beklenmesi halinde artık bu kaydın iyiniyeti bertaraf edeceği söylenebilir. Devredenin mevcut kredi ilişkilerinin yoğunluğu, aktif-pasif dengesizliği gibi payların rehnedilmiş olma ihtimalini artıran olgular örnek olarak gösterilebilir.

III. Çıplak Pay Üzerinde Rehin Kurulmasında Sonra Payın Senede Bağlanması

Ortaklık payının rehniyle ilgili incelenen son sorun, çıplak pay üzerinde rehin kurulduktan sonra payın senede veya ilmuhabere bağlanmasının sonuçlarıdır. Payın senede bağlanması ile birlikte rehin kuruluşunun tabi olduğu rejim değişecektir; fakat rehin kendiliğinden sona ermeyecek, pay rehinle yüklü olarak senede bağlanacaktır. Bu bakımdan ortaya çıkması muhtemel iki temel sorun incelenmiştir. Bunlar (1) çıkarılan pay senedinin ortaklık tarafından kime teslim edileceği ve (2) payın ortaklıkta kalmasının veya rehin verene tesliminin rehin hakkına etkisidir.

1. Ortaklık rehne konu payın bağlandığı senedi kime teslim edecektir?

Bu konuda özel bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu nedenle özellikle ortaklığın rehin sözleşmesine taraf olup sonradan bastırılacak senetlerin teslimine ilişkin bir borç altına girmediği hallerde senedin kime teslim edileceği sorunu doğacaktır. Bu noktada rehin veren ve rehin alanın menfaatleri arasında ciddi bir çatışma mevcuttur. Bu çatışma temelde ortaklığın senedi ciro etme veya rehin beyanı düşme yetkisinin bulunmamasından kaynaklanmaktadır. Senedin ciro edilmemiş bir şekilde rehin verene teslimi halinde senet üzerinde iyiniyetli üçüncü kişiler lehine yapılan kazandırmalar sonucu rehin hakkının sona erme tehlikesi mevcuttur. Benzer şekilde hamiline yazılı senetler bakımından rehne yönelik bir ibare taşımayan senedin rehin alana teslimi halinde rehin alanın iyiniyetli üçüncü kişiler lehine kazandırmada bulunması ve rehin verenin pay üzerindeki hakkının sona ermesi söz konusu olabilir. Ayrıca rehin alanın payların senede bağlandığından haberdar olmasını sağlayacak bir mekanizma da mevcut değildir.

Bu hususta bir kanun boşluğu olduğu kabul edilmelidir. Bu boşluk, temelde para alacakları için öngörülmüş olmakla birlikte benzer menfaat çatışmalarının göz önünde bulundurulduğu TMK 691/2 ve 3 düzenlemelerinin kıyasen uygulanması ile doldurulmalıdır. Rehin hakkı ortaklığa bildirilmiş ise ortaklık, senedi diğerinin rızası olmaksızın rehin verene ya da rehin alana teslim etmemelidir. Tarafların rızasının alınamaması halinde ise senedin hakimin göstereceği yere tevdii gerekmelidir.

2. Senedin ortaklık uhdesinde kalmasının veya rehin verene tesliminin rehin hakkına etkisi nedir?

Bu ihtimallerde öğretide farklı gerekçelerle rehnin sona erdiği veya rehin hükümlerinin askıda olduğu ifade edilmekle birlikte çalışmada ulaşılan sonuçlar şu şekildedir:

TMK 943/1 bakımından inceleme yapıldığında;

  • Ortaklığın senedi rehin alanın rızası ile rehin verene teslim etmesi halinde, taraflar arasındaki anlaşma rehin verenin senedi teslim aldıktan sonra senedi ciro ederek veya rehin beyanı düşerek rehin alana teslimi yönünde ise rehnin hükümleri bu süre zarfında askıda olacaktır. Şayet bu anlaşma/rıza geçici bir süreye ilişkin değil ise de rehin sona erecektir.
  • Ortaklığın senedi rehin alanın rızası olmaksızın rehin verene teslimi halinde, TMK 943/1’in uygulama şartları sağlanmadığından rehin sona ermemelidir. Bu noktada üçüncü kişilerin sonraki iyiniyetli kazanımları ihtimalini saklı tutmak gerekir.
  • Senedin ortaklıkta bulunduğu dönem bakımından da yine TMK 943/1’in şartları sağlanmadığından rehnin sona ermesi söz konusu olmamalıdır.

TMK 943/2 bakımından inceleme yapıldığında ise hükmün temel uygulama şartı olan rehin alanın rızasının bulunmadığı hiçbir durumda rehin hakkının hükümlerinin askıda olması sonucunun doğmaması gerekir. Bu sonucun doğmasına sebep olan tek ihtimal yukarıda açıklanan ilk ihtimaldir.

Varılan bu sonuçlar rehin veren ve rehin alanın çatışan menfaatleri arasında makul bir denge sağlamaktadır. Rehne konu bir payın senede bağlandıktan sonra rehin verene teslimi halinde, rehnin sona ermesi bakımından rehin verenin korunması gereken bir menfaati bulunmamaktadır. Bu aşamada rehnin sona ermemesi daha sonra rehin konusu pay bakımından bir kazandırmaya lehdar olacak üçüncü kişiler bakımından ise emin sıfatıyla zilyetliğe veya ciro zincirine yönelik iyiniyetin korunduğu hükümler nedeniyle bir sorun yaratmayacaktır. İyiniyetli olmayan üçüncü kişilerin ise korunmaya değer bir menfaatinin olmadığı açıktır. Buna karşın rehnin sona erdiğinin veya hükümlerinin askıda olduğunun kabulü halinde, rehin alanın haberi dahi olmaksızın rehin hakkının kaybı bile söz konusu olabilir. Özellikle rehin verenin ortaklık yönetiminde söz sahibi olduğu ihtimallerde rehin veren, tek başına alacağı bir karar ile rehin hakkını sona erdirebilme kabiliyetine sahip olacaktır.

Detaylı bilgi için ayrıca bkz.

  • Ergüne, Serkan: Anonim Şirket Payı Üzerinde Rehin Hakkı Kurulması, İÜHFM 2016, C. LXXIV, S. 2, ss. 739-755
  • Göksoy, Yaşar Can: Anonim Ortaklık Payının Rehni, Ankara 2001
  • Sirmen, Lale: Alacak Rehni, Ankara 1990

Anahtar kelimeler: Anonim Ortaklıklar, Ortaklık Payı, Pay Rehni, Rehin Kurulması, Rehinli Payların Senede Bağlanması

(*) Koç Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Medeni Hukuk Anabilim Dalı