Borçlanmaya Dayalı Kitle Fonlaması Türkiye’de Neden Başarılı Olamadı?

Berkay Kılıç[1]

Kitle fonlaması, girişimcilerin projeleri için ihtiyaç duydukları fonu halktan toplamalarıdır. Paya dayalı kitle fonlaması aracılığıyla girişimciler pay karşılığında halktan para toplarken 27 Ekim 2021 tarihli Kitle Fonlaması Tebliği (III-35/A.2) ile borçlanmaya dayalı kitle fonlaması yoluyla da fon toplanmasının önü açılmıştır. Fakat bu blog yazısının kaleme alındığı 18 Ağustos 2022 tarihi itibariyle herhangi bir platform, borçlanmaya dayalı kitle fonlaması lisansı almamıştır. Borçlanmaya dayalı kitle fonlamasına karşı ülkemizdeki bu ilgisizliğin nedeninin ilgili Tebliğ kapsamında incelenmesi ve tespit edilen sorunlar için çözüm önerisi sunulması zorunluluk arz etmektedir.

Borçlanmaya dayalı kitle fonlamasında girişimciler, yatırımcılardan kitle fonlaması borçlanma aracı karşılığında para toplamaktadır. Bu borçlanma aracı, fonlanan şirketin borçlu sıfatını haiz olduğu ve borcun nominal değerinin vade tarihine kadar taksitler halinde -bilgi formunda açıklanan esaslar çerçevesinde- yatırımcıya geri ödenmesine dayanan bir menkul kıymettir. Nasıl ki paya dayalı kitle fonlaması sistemi halka arzın basite indirgenmiş hali ise borçlanmaya dayalı kitle fonlaması da borçlanma aracı ihracının basitleştirilmiş halidir.

Borçlanmaya dayalı kitle fonlamasında bilgi formunda önceden belirtilmesi şartıyla yatırımcının isterse vadesi geldiğinde geri ödeme yükümlülüklerinin nakit yerine fonlanan şirketin paylarının verilmesi suretiyle yerine getirilmesini talep etmesi mümkündür. Burada da pay ile değiştirilebilir tahvilin kitle fonlamasındaki görünümü karşımıza çıkmaktadır. Bu yöntemin yatırımcılar açısından paya dayalı kitle fonlamasına göre daha güvenli olduğu açıktır. Projenin gidişatından memnun olmayan yatırımcı, nakit ödeme alarak yatırımından çıkabilecektir. Projenin gidişatından memnun olan yatırımcı ise bu değiştirme hakkını kullanarak girişim şirketine ortak olabilecektir.

Yatırımcılar açısından daha avantajlı olan bu yöntemde fon arzı da daha fazla olabilecektir. Fakat yukarıda belirtildiği üzere herhangi bir platform, borçlanmaya dayalı kitle fonlaması için henüz lisans almamıştır. Bu tablonun temelinde hangi sorunların yattığına baktığımızda karşımıza ilk çıkan hukuki belirsizliklerdir. Bilgi formunda borçlanma aracının nominal değerine göre verilecek olan pay tutarının yazılması gerektiği belirtilse de değiştirilebilir tahvillerde olduğu gibi faiz ödemesi yapılıp yapılmayacağına ilişkin bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Aynı şekilde değiştirme giderlerinin kime ait olacağı da açıkça düzenlenmemiştir.

Hukuki belirsizliklerden sonra karşımıza çıkan ikinci husus ise kitle fonlaması platformlarına borçlanma dayalı kitle fonlamasında paya dayalı kitle fonlamasına oranla daha fazla yükümlülük getirilmesidir. Paya dayalı kitle fonlamasında toplanan fonların bilgi formunda ilan edilen amaca uygun olarak kullanılıp kullanılmadığı, bağımsız denetim kuruluşu tarafından denetlenmektedir. Borçlanmaya dayalı kitle fonlamasında ise toplanan fonların bilgi formuna uygun olarak kullanıldığının kontrolünün ve denetiminin yatırım komitesi tarafından denetim raporu hazırlanmak suretiyle yerine getirilmesi gerektiği öngörülmüştür.

Borçlanma dayalı kitle fonlaması ile paya dayalı kitle fonlamasın arasında farklılık arz eden bir diğer nokta ise fon toplanmasına ilişkindir. Borçlanmaya dayalı kitle fonlamasında paya dayalı kitle fonlamasında olduğu gibi nitelikli yatırımcı olmayan kişiler bir takvim yılında asgari 68.100 TL ve 272.400 TL’yi aşmamak kaydı ile beyan ettikleri gelirin %10’una kadar bir yatırım yapabilirler. Fakat burada paya dayalı kitle fonlamasından farklı olarak proje bazlı bir sınırlama getirilmiştir. Nitelikli yatırımcı olmayan gerçek kişiler borçlanmaya dayalı bir kitle fonlaması kampanyasına en fazla 27.240 TL yatırım yapabilecektir. 2020/1503 sayılı Avrupa Birliği Kitle Fonlaması Tüzüğü‘nde böyle bir farklılık söz konusu değildir.

Tebliğ’de aynı zamanda borçlanma aracının vadesine ve faizine ilişkin olarak üst sınırlar da belirlenmiştir. Faiz açısından üst sınır devlet iç borçlanma senetlerine göre belirlenmiştir ve vade üst sınırı olarak da beş yıl öngörülmüştür. Burada faiz açısından devlet iç borçlanma senetleri baz alınarak ona göre bir üst oran belirlenmesi doğru değildir. Her ne kadar anılan düzenleme yatırımcıyı korumaya yönelik olsa da Türkiye gibi enflasyonun yüksek olduğu bir ülkede bu yönde bir düzenlemenin yerinde olmadığını düşünüyorum. Sonuçta yatırım komitesi tarafından kredibilite ve geri ödeme açısından gerekli risk analizi yapıldığı için olağan ekonomik koşullara göre halihazırda yatırımcı açısından alınmaması gereken bir risk var ise bunun yatırım komitesi tarafından engellenebileceği görüşündeyim.

Türk lirasının yabancı paralar karşısındaki değer kaybını göz önüne alırsak her ne kadar faizler düşük olsa da girişimciler açısından finansman bulmanın gittikçe zorlaşacağını düşünüyorum. Çünkü yatırımcılar, kazanç elde etmeyecekleri bir borçlanma aracına yatırım yapmayacaklardır. Burada ilk akla gelen hususlardan biri ise borçlanmaya dayalı kitle fonlamasının döviz cinsinden yapılıp yapılamayacağıdır. Sermaye piyasası araçlarının Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karar hükümleri saklı kalmak kaydıyla döviz cinsinden alınıp satılması mümkündür. Kitle fonlaması borçlanma aracının menkul kıymet olduğu açıkça Tebliğ’de belirtilmiştir. Keza izahname yükümlülüğünden muaf tutulduğu açıkça ifade edilmesi de kanun koyucu tarafından kitle fonlaması borçlanma aracının bir sermaye piyasası aracı olarak görüldüğünü doğrulamaktadır. Bu nedenle kitle fonlaması borçlanma araçları ile döviz cinsinden borç toplanabileceğini görüşündeyim.

Öte yandan kurum içi girişimcilikte işçinin işyerinden ayrılarak projeyi ayrı bir girişim şirketi olarak devam ettirmesi olasılığında borçlanmaya dayalı kitle fonlaması ciddi bir avantaj sağlamaktadır. Çünkü söz konusu borçlanma aracı muhasebeleştirme sırasında şirket aktifinde yer almaktadır ve ilişkili taraf işlemi olarak değerlendirilmeyebilecektir. Şayet girişim hedeflenen amaca ulaşır ise bilgi formunda gösterilmiş olmak şartıyla pay ile değiştirme hakkı kullanılarak başarılı bir iştirak edinilmiş olunacaktır. Söz konusu husus ilişkili taraf işlemi olarak kabul edilirse de TMS 19 kapsamında iş ilişkisi sonrasında çalışana sağlanan fayda olarak nitelendirilebilir. Bu kapsamda da iskonto oranı TMS 19 uyarınca derin bir tahvil piyasası olmaması halinde devlet tahvilleri baz alınarak hesaplanmaktadır. Kitle fonlamasında da devlet tahvilleri baz alındığı için ilişkili taraf işlemi olarak kabul edilmesi bir sorun teşkil etmeyecektir. Aynı zamanda 30.09.1983 tarih ve 90 nolu Ödünç Para Verme İşleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname uyarınca işverenlerin çalışanlarına borç vermelerinin yasak olduğu yönünde bir görüş mevcuttur. Kanaatimce borçlanmaya dayalı kitle fonlaması yoluyla bu düzenlemeye bir istisna getirilmiştir. Her ne kadar söz konusu borç, kurulacak olan anonim şirkete veriliyor olsa da kitle fonlamasında halihazırda bir şirketi olmayan girişimci de fon toplayabilmektedir. Bu sayede ortaklıkların çalışanlarına borç verme imkânı söz konusu olacaktır. Bu varsayımda bilgi formunda yer almak kaydı ile sadece nitelikli yatırımcılardan fon toplanabileceği unutulmamalıdır. Yani kampanyanın nitelikli yatırımcılara özgü olarak yapıldığı olasılıkta nitelikli yatırımcı sıfatına haiz olan ortaklık kendi çalışanını tek başına fonlayabilecektir.

Sonuç olarak borçlanmaya dayalı kitle fonlamasına Türkiye’de işlevsellik kazandırmak adına öncelikle hukuki belirsizlikler giderilmelidir. Tebliğ’de düzenleme bulunmayan hususlar için Borçlanma Araçları Tebliği’ne (VII-128.8) atıf yapılması zorunluluk arz etmektedir. Platformları lisans almaya teşvik etmek amacıyla borçlanma dayalı kitle fonlamasında da fonun amacına uygun kullanılıp kullanılmadığını denetlenme yetkisinin bağımsız denetim kuruluşlarına verilmesi gerekmektedir. Paya dayalı kitle fonlaması ile borçlanmaya dayalı kitle fonlaması arasındaki nitelikli olmayan yatırımcılar için düzenlenen yatırım sınırı farkı da kaldırılmalıdır. Faiz oranının belirlenmesi açısından Türkiye’nin ekonomik gerçeklerine uygun bir model benimsenmelidir. Borçlanmaya dayalı kitle fonlamasının dövize endeksli değiştirilebilir tahvillere bir alternatif olduğu hususunun ve kurum içi girişimcilik açısından sağladığı avantajların tanıtılması da şüphesiz bu alana olan ilgiyi artıracaktır.

Anahtar kelimeler: Kitle Fonlaması, Borçlanmaya Dayalı Kitle Fonlaması, Kitle Fonlaması Platformu

[1] Yüksek Lisans Öğrencisi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü